28 Eylül 2014 Pazar

KİMİM BEN?

Kendini sevmeli insan. "Kendini" diyorum bakın. İnsanın kendini sevmesi için kim olduğunu bilmesi gerekir önce. Siz kendinizi biliyor musunuz? Nasıl biri olduğunuzu, kim olduğunuzu? Kendini bilmek bana hem çok zor hem de çok kolay gibi görünen bir şey. "İnsanın kendini tanıması ne kadar zor olabilir ki?" diyebilirsiniz. O kadar da kolay değil. İnsanın kendini bilmesini kolaylaştıracak en önemli şey insanın "kendi" olmasıdır. Yani insan içindekileri dışına yansıtabiliyorsa bu çok iyi bir şeydir. Olduğunuz gibi görünmek hiç bir zaman sizi korkutmasın. Diğer insanların düşünecekleri, söyleyecekleri şeyler sizi ilgilendirmez. Çünkü onlar "diğer" insanlar. Siz kendiniz için yaşıyorsunuz. Onlar için değil! İnsanların sizi farklı görmesi, hakkınızdaki kötü düşünceleri sizi öyle biri yapmaz. Siz kendinizi biliyorsanız, başka bir önemi yok. Dediğim gibi, kendiniz için yaşayın. Diğer insanlar için kendinizi değiştirmeye çalışmayın. Çünkü olduğunuz halinizi değiştirerek insanlara görünmeniz, hem kendinizi hem de insanları kandırmak olur. Kim kendini kandırmak ister ki? Kendinizi tanıyın, ve kendinizi olduğunuz halinizle sevin. Başkaları için yanlış olduğunu bildiğiniz ama insanların güzel gördüğü şeyleri yapmayın.

İnsanın kendini tanıması konusu çok geniş çaplı bir konu aslında. Yunus Emre `nin bir sözü vardır bilirsiniz: "İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir...". İnsanın kendini bilmesi ilimdir demek ki. Bir yönden de insanın kendini bilmesi, tanıması demek bu dünyadaki amacını bilmesi demektir. Yaratılış gayesi nedir insanın mesela? İnsanlar başıboş bir şekilde eğlenmek, yiyip içmek için mi yaratılmış? Elbette hayır. Kainatta her şeyin olduğu gibi insanın da görevleri vardır. Bu kadar nimet şükürsüz bırakılmamalıdır. Görevlerinin bilincinde olup, asıl hayatı için hazırlık yapmalıdır insan. Kendini tanımak oldukça önemlidir bu noktada. Kendini tanıyan insan, yaratıcısını da tanır. Bir fabrika gibi çalışan vücudumuza bakın. Bizim hiç bir şeyden haberimiz yokken içimizdeki organlar deli gibi çalışıyor. Hatta şöyle demeliyim: çalıştırılıyor. Biz kendimiz çalıştırmıyoruz, akılsız bir organın da kendi kendine çalışacak hali yok. Öyleyse elbette bütün bunları kontrol eden, çalıştıran biri var. Kulağımız, burnumuz, dilimiz... Hepsi etten. Ama hepsinin görevleri farklı. Burnumuza "Haydi, kokuları almak senin görevin." diyen biz miydik? Evet dostlarım, konu uzadıkça uzuyor, sonsuza uzanıyor. Kendimizi tanımamız gerek. Olduğumuz halimizi sevmemiz ve diğer insanların görüşlerini umursamamız gerek. Sonsuz bir hayatımızın olduğunu ve buna hazırlık yapmamız gerektiğini unutmamamız gerek. Kendimizi unutmamamız gerek. Çünkü kendimizi unutursak Rabbimizi de unuturuz, gaflet içinde kalırız. 

0 yorum:

Yorum Gönder