Zaman durmadan akıyor. İnsanlar zaman geçtikçe çırpınıyor. Bazıları hayatlarını geliştirirken, bazıları hepten batağa düşüyor. Bazıları ise hiçbir ilerleme kaydetmeden olduğu yerde duruyor. Bütün bu çabalar ne için? Tüm bu koşuşturmalar bir gün yok olacak olan dünya için mi? Evet, ne yazık ki çoğumuz dünya için çırpınıyoruz. Çırpınmamız, çabalamamız gereken çok ama çok daha önemli şeyler varken, "üç günlük" bile diyemeyeceğimiz hayatın peşinden koşmamız da neyin nesi? Üç günlük bile diyemiyoruz hayatımıza çünkü bir dakika sonra bile yaşayacağımızın garantisi yok. E madem garantimiz yok, neden bu kadar çok dünyanın peşindeyiz? Sen, ben, o, biz... Herkes! Sonsuz bir hayat varken, ne zaman biteceği belli olmayan bir hayata yatırım yapılıyor. Ancak bu dünyaya yapılan yatırımların hepsi bu dünyada kalıyor. Bakın koskoca padişahlara, devlet adamlarına, varlıklılara... Yanlarında tek bir şey götürebilmişler mi? Kanuni Sultan Süleyman bile bir elinin tabutunun dışında bırakılmasını istemiş; insanlar koskoca padişahın bile elinin boş gittiğini görsünler diye! Madem bunları biliyoruz, uygulamalıyız da. Hayatımız sadece bu dünyadan ibaret değil. Bizim asıl hayatımız daha başlamadı. Toprağın altında çiçek açmayı bekleyen bir tohum gibiyiz. Az da olsa, asıl hayatımız için yatırım yapmalıyız. Az da olsa diyorum, çünkü "az", hiç yoktan iyidir.
0 yorum:
Yorum Gönder