31 Ağustos 2014 Pazar

SAKA KUŞUNA DAİR BİRKAÇ ŞEY


Saka Kuşu
Saka kuşu serçegillerden olmakla birlikte ırkı oldukça zengindir. Kırmızı, siyah, kahverengi, sarı, beyaz gibi renklerde tüylere sahip olan, ayrıca desenleriyle de ilgi çeken saka kuşu kafeslerde beslenen kuşlardan biridir. Çok ta güzel ötüşü vardır. Duysanız içiniz geçer, hayallere dalarsınız. :D Boyu ortalama 13 santimetredir. Genellikle ağaçlık yerlerde yuva yaparak ve sürü halinde yaşar. Yuvasını yerden ortalama 6 metre yüksekte yapar. Kendi yaşam alanında deve dikeni tohumuyla beslenir. Dişi saka kuşu üreme döneminde altı adet yumurta bırakır. Ayrıca üreme döneminde 3 kez kuluçkaya yatabilir. Kömürcü sakası, Ak gerdan saka, Kasım sakası, Keneset, Mart sakası gibi türleri de mevcuttur. Bunlar daha çok bilinenleridir. Saka kuşu, çok güzel mi güzel, neşeli mi neşeli bir kuştur. Ve yazar burada, daha söyleyecek bir şey bulamayınca kaçar. Görüşmek üzere! 
30 Ağustos 2014 Cumartesi

RUHUNU YÜZÜNE GİYECEK KADAR CESUR MUSUN?

Olduğun gibi görünmek çok zor iştir, cesaret ister. Cidden, bakmayın kolay söylendiğine. İnsan bir ömür harcayabilir olduğu gibi görünmek için. Şöyle bir şey de var ama: insan "olduğu gibi görünmek" lafını duyunca aklına ilk "ben kimim?" sorusu geliyor. Ya da "Ben nasıl biriyim?" , "Ben neyim?" gibi benzer sorular. Bir bakıma kendisini sorguluyor yani. Ve bu sorulara cevap vermek hayatı çok sade olan bir adam için bile hiç kolay değildir. Düşünsenize, daha bu sorulara bile cevap veremezken, olduğumuz gibi görünmek ne kadar zordur. Yani, demek istediğim şey filan yok aslında. Bu konu öylesine aklıma geldi ve bende bir şeyler karalamak istedim. Sandığımızdan daha derin bir konu. Ama çok derinlere inmekte iyi değilim. "Olduğu gibi görünmek" az insanın başarabildiği çok güzel bir şey. Mevlana'nın meşhur sözünü bilirsiniz: "Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.". Ne diyelim. Ne mutlu olduğu gibi görünen insanlara!
29 Ağustos 2014 Cuma

GÜZEL GÖRMEK



Hayatımızda bazı sıkıntılar olur. Zor zamanlar geçiririz. “Ah Bu Şikâyetler!” yazımda da anlattığım gibi bu sıkıntılı zamanlarda şikâyet etmeye başvurabiliyoruz. Oysaki daha mutlu bir hayat yaşamak istiyorsak her şeyi güzel görmeliyiz. Bediüzzaman Said Nursi’nin de bir sözünü hatırlatmak isterim: “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.” Yani demek istediğim, gönül gözüyle görmeye çalışmalıyız. Aslında sadece sıkıntılarımızı değil her şeyi güzel görmeye çalışmalıyız. Tabi bu, günümüzde biraz zor. İnsanlar üçkâğıtçılık, dolandırıcılık peşinde. Fakat biz yine de bardağın dolu tarafına bakmalıyız değil mi? Yani sonuç olarak hayattan lezzet almak istiyorsak güzel görelim, güzel düşünelim. Hoşça kalın! 
28 Ağustos 2014 Perşembe

BAŞARIYA GÖTÜREN YOLLARDAN BİRİ: HAYAL KURMAK



Her insanın gerçekleşmesini istediği hayalleri vardır. Ya da bazılarının öylesine olduğu hayaller. Bazıları da can sıkıntısından kurulur. Herkes istediği şekilde, istediği zaman, istediği yerde hayal kurabilir. Bu yönden çok güzel ve kolaydır hayal kurmak. Kolay ve güzel olmasından daha da önemlisi başarıya götüren yollardan biri olmasıdır. Hatta Enistein’in şu sözlerine bakın: “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir.”. Evet hayal gücü dediğimiz şey var bir de. Duymuşsunuzdur, bazı insanlara “Vay be senin hayal gücün de çok genişmiş.” denilir. Buna bağlı olarak ben her insanın hayal gücünün farklı olduğunu çıkarıyorum. Ama tabii ki bir insanın hayal gücünün zayıf olması hiç hayal edemeyeceği anlamına gelmez. Kısacası ben her insanın hayal etme gücüne sahip olduğuna inanıyorum. Ve gerçekten de kurduğumuz hayaller bizi başarıya götürecek olan önemli yollardan biri. Bir işte başardığınızı düşünerek motive olur ve işinize daha da sıkı sarılabilirsiniz mesela. Bu yüzden hayal kurmak, basit bir şey gibi görünse de aslında çok önemlidir.
27 Ağustos 2014 Çarşamba

KEŞKELER


Keşkeler, insanın canını yakan, pişman olmasına neden olan şeylerdir. Ne kadar canımızı yaktığımızı bilsekte, hep “keşke” vardır dillerimizde. Kendi yaptığımız yanlışların, başkalarının yaptıklarının yada sadece rastladığımız olayların diğer tarafını hayal ederiz. Şöyle ki: “keşke” deriz, “böyle olsaydı.”. “keşke” deriz, “yapabilseydim.”. Bir yandan da kendini avutur aslında insan. Ama ne yaparsa yapsın, pişmanlıkları gittikçe onun yüzüne vurulur, acıtır. Zaten insan “keşke” derken pişmanlığını belirtmez mi? Ama unutmayın “keşke” dediğiniz, olmasını istediğiniz şeyler gerçekte olsaydı, belki de şuan olduğunuz durumdan daha kötü bir halde olabilirdiniz. Şunu demek istiyorum yani; “Her işte bir hayır vardır.” derler ya. O istediğiniz şeyin size olumlu etki edeceği garantisi yok sonuçta. Mesela zengin olmak; evet herkes bunun kendisi için iyi olacağını düşünebilir. Ama belki de bu dileğiniz gerçekleşse bütün arkadaşlarınızı kaybedeceksiniz yada bencilleşeceksiniz. Ne bileyim. Sadece iyi yönlerine bakmayalım diyorum. Çünkü bazen bizim göremediğimiz kötü yönleri de olabilir. Kısacası “keşke”lerle geri gelmeyecek olan değerli zamanımızı harcamaya gerek yok. Hatta geçmişin keşkeleri şu anımızı çalan bir hırsızdır. Değer mi şu anımızı mahvetmeye?
26 Ağustos 2014 Salı

KENDİNE GÜVEN!

“Her şeyden önce kendinize güveniniz yoksa, bütün yollar kapanacaktır önünüzde.”  diyerek başlıyorum yazıma. Bildiğimiz gibi özgüven yetersizliği çoğu insanın baş belasıdır. Bu insanlar girişimci olamadıkları gibi hayatlarındaki önemli noktalarda özgüvenleri olmadığı veya çok az olduğu için başarısızlıklarla karşılaşabilirler. Yukarıdaki sözde de söylendiği gibi, her şeyden önce kendinize güvenmelisiniz. Geriye bakıp pişmanlıklar yaşamak yerine önünüzdeki yollara bakıp ilerlemelisiniz. Özgüven kazanmak, korkuları yenmek elbette kolay bir şey değildir. Bu tamamen sizin istemenize ve çabalamanıza bağlı.

İlkokuldayken bende öyleydim. Kendime güvenmediğimden midir yoksa utandığımdan mıdır bilmem ama hocaların derste hiç söz almadığım konusundaki şikayetlerini hatırlar gibiyim. :D Doğrusu bunun iyi bir şey olduğunu kimse savunamaz. Bu sadece küçük bir örnekti. Hayatımızda karşılaşacağımız bazı durumlarda özgüven yetersizliği çok daha ciddi sorunlara yol açabilir. İşte bu yüzden, kaybetmek istemiyorsanız ilk önce kendinize güvenmeyi öğrenin. Asla kendinize küçümseyici şeyler söylemeyin, kendinizi zavallı biri olarak görmeyin. Aynanın karşısına geçin ve kendinize olan güveninizi arttıracak şeyler söyleyin. Bu yazıma da burada son noktayı koyuyorum. Görüşmek üzere, diyorum ve kaçıyorum.
25 Ağustos 2014 Pazartesi

MANEVİ MUTLULUK

Evet, önceki konuda da söylediğim gibi mutluluk sadece maddiyattan ibaret değil can dostlarım. Mutluluk deyince her insanın aklına farklı şeyler gelir. Mesela bir iş adamı için anlaşmak istediği şirketle anlaşabilmesidir mutluluk. Bir çocuk için dondurma yemek, anlatılmaz bir mutluluktur belki de onun için. Ailesiyle sohbet etmek, bir babayı mutlu edebilir. Sokakta gördüğü kediyi okşarken gülümser bir genç. Yaşlı biri elinin öpülmesinden mutluluk duyar. Bunlar o kadar fazladır ki, neredeyse her insanın mutluluk anlayışı farklıdır bence. Bundan başka bir şey daha söylemek istiyorum. Etrafımızda görüyoruz bazen. Adamın dünya kadar parası var, ailesiyle iyi geçiniyor, sağlığı yerinde. Ama yüzünün güldüğü görülmemiş. İşte tam da bu noktada , bence en iyi mutluluk Allah`ın huzurunda bulunmaktır. Bu öyle bir mutluluktur ki siz farketmezsiniz ancak ruhunuz içten içe havalara uçar. Bu en iyi mutluluktur çünkü biz sadece bedenimizle değil, ruhumuzla da bir insansız değil mi? Kendimizi mutlu edelim derken ruhumuzu neden atlıyoruz? Zengin insanların bazıları belki de bu yüzden mutsuzdur ha?

AH BU ŞİKAYETLER!

Hayatımızı çoğu zaman şikayet ederek geçiriyoruz. "Başkalarının şusu var, busu var. Neden bizde yok?" ya da "İsmi bilmem ne yeni araba almış, bende niye yok?" gibi şeylerle hayatımız geçiyor. Geri gelmeyen değerli zamanımızı sahip olamadığımız şeylere üzülerek geçiriyoruz. Her yönde, her zaman şikayet edebilme kapasitesine sahibiz. Oysa bilmiyoruz ki,  şikayet edecek bir şeyi bile olmayan ne çok insan var! Veya biliyoruz da pek umursamıyoruz sanki? Bence hiç onların durumuna düşmediğimizden anlayamıyoruz. Evet, çoğu insan hep kendinden -ister maddi ister manevi olsun- üstün olan kişilere bakar ve kıskanır. Belki de kendi durumumuzdan daha kötü halde olan kişileri görmememizin nedeni, herkesin dünyaya kendi gözlüğüyle bakmasıdır. Halbuki insanın o gözlüğü çıkarıp, tarafsızca etrafına bakıp haline şükretmesi gerekmez mi? Araba, ev, sevgili, kıyafet, kağıt, kalem, dolap... Bunlar çok önemli şeyler mi?
"Bilmem ne yeni ayakkabı almış! Niye benim yok yaa?"
Ya ayakların olmasaydı?
"Şunun telefonu çok güzel, keşke bende alabilsem!"
Ya telefonu tutacak ellerin olmasaydı?
"Bütün arkadaşlarımın sevgilisi var, benim neden yok?"
Ya hiç arkadaşın olmasaydı?
Vee bu gibi şeyler. Tabii ki size onun bunun eşyalarına bakıp ta bundan benimde olsa demeyin demiyorum. Bu ister istemez hepimizin yaptığı bir şey. Sadece çok fazla şikayet ederek hayatımızı zehir etmemize gerek olmadığını, elimizdekilerle yetinebileceğimizi anlatmaya çalışıyorum. Sonuçta istediğiniz şeyi alabilecek duruma geldiğinizde alırsınız.
Şikayet etmek için pek fazla nedenimiz yok bence. Sokaklarda gördüğümüz ya da tanıdığımız bazı insanlar sahip olmadıkları onca şeye rağmen mutlular. Belki de mutluluk sadece maddi şeylerden ibaret değildir ha?
(bkz: Sonraki konu; manevi mutluluk) 
24 Ağustos 2014 Pazar

YA SABIR!

Çoğu insan bazen "sabırsızlık" yüzünden kötü şeyler yaşayabilir. Evet, itiraf ediyorum: Sabırsız olmak birçok şeyi kaybetmenize neden olabilir. Sabırsızlık kavramından da anlaşıldığı gibi acele etmek, işinize şeytan karıştırabilir. Bundan dolayı ne iş olursa olsun sabırlı olmak en iyisidir. Mevlana Celaleddin-i Rumi`nin de dediği gibi: "Sabırlı kuş, bütün kuşlardan daha iyi uçar."
Bu konuyla ilgili aklıma gelen basit bir örneği söylemek istiyorum. Günümüzde internette yer kaplayan, interneti çöplüğe çeviren boş, terkedilmiş bloglar, insanların sabırsızlığını ortaya çıkaran bir şey bence. Örneğin kişi kendine bir blog açıyor, birkaç gün bir şeyler yazıyor, ancak eline hiçbir şey geçmeyeceği kanısına varıp bloğunu bırakıyor. İşte çoğu bloğun kullanılmıyor olmasının en önemli nedenlerinden biri: kişinin hemen ilk günlerde bir şeyler beklemesi. Oysa ki sabredip, bloğuyla ilgilenmeye devam etse, diğer bloglar gibi onun bloğu da kendine kazanç sağlayabilir. Ne demiş Napoleon:
"İnsan sabır ve dayanıklılığıyla vebayı bile yener."
Son olarak hepimiz sabretmenin hayatımızda bizleri başarıya götürecek olan en önemli yollardan biri olduğunu biliyoruz. Bu yüzden işiniz ne olursa olsun, aceleye getirmeyin.
Tam şu anda bir "YA SABIR!" deyin, silkelenin ve kendinize gelin. Çünkü "Allah sabredenlerle beraberdir!"

ISPANAK

Demir, magnezyum, fosfor ve iyot mineralleri içeren, ayrıca A, C, E ve B grubu vitaminleri ile protein yönünden oldukça zengin bir besindir. Ayrıca harika bir lif kaynağıdır.
Ispanağın en önemli faydalarından biri vücudun dayanıklılığını arttırması ve vücuda kuvvet vermesidir. Buna bağlı olarak ta yorgunluğu giderir. Hamilelere ve doğacak çocuğa güç verir. Zihni kuvvetlendirerek yaşlılık nedeniyle görülen öğrenme zorluklarını giderir. Ispanağın kansızlık ve demir eksikliği gibi hastalıklara iyi geldiği herkesçe bilinir. Bunlardan başka kanser, kalp ve damar hastalıkları ile soğuk algınlığı, ağız, boğaz ve göğüs hastalıklarına karşı da oldukça yararlıdır.Yapılan araştırmalar ıspanağı bolca tüketen kişilerde deri, akciğer, prostat ve idrar torbası (mesane) kanserlerine yakalanma oranlarının düşük olduğunu göstermiştir. Ayrıca felce iyi gelmekle beraber yaşlanmaya bağlı görme bozukluklarına karşı da faydalıdır. Potasyum açısından çok zengin olduğundan yüksek tansiyona iyi gelir. Şeker hastalarına yararlıdır. Sinirleri yatıştırmasıyla birlikte sakinlik verir. Sindirimi kolaylaştırması da önemli faydalarından biridir. Kolesterolü düşürür. İdrar söktürücü olmakla beraber basura ve kabızlığa iyi gelir. Yara ve yanıklardaki hücrelerin yenilenmesini hızlandırır. İçerdiği demir mineraliyle kemikleri ve dişleri güçlendirir. Ayrıyetten diş çürümelerini engeller.  
Ancak dikkat edilmesi gereken bir husus vardır ki o da gut hastalığı, safra ve böbrek taşı rahatsızlıkları çekenler yüksek oranda oksalat içeren ıspanağı yememelidir.



23 Ağustos 2014 Cumartesi

İNSANIN MUHTEŞEMLİĞİ


İnsan deyince aklınıza ne geliyor? Sosyal bir varlık? Akıllı bir canlı? Benim aklıma kusursuz, muhteşem bir şekilde yaratılmış muhteşem bir varlık geliyor. Değil mi ama! Yüce Allah insanı cidden muhteşem bir şekilde yaratmış. Tıpkı bir fabrika misali... Biz ister gezelim ister uyuyalım, içimizdeki faaliyetler hiç bir zaman durmuyor. Akciğerlerimizin, kalbimizin, midemizin ve diğer bütün organlarımızın çalışması, hücrelerimizin hiç durmadan işçi gibi çalışması... Sadece vücudumuz bile çok büyük bir nimet bence. Düşünsenize, bir gözümüzün megapikselini, dünyadaki bütün kameralardan kaç kat yüksek! Dilimize bakın, bir et parçası nasıl tatları algılayabilir? Ve birde beyin gibi bir yönetici var. Aklımıza hiç girmiyorum bile. Vücudumuzdaki şeyleri sayamayız zaten. Ayrıca biliyorsunuzdur ki insan sadece bedenden ibaret değil. Ruhumuz, duygularımız, aklımız... Kısacası insan, maddi ve manevî değerleriyle bir muhteşemlik abidesidir. Ve insan, bu muhteşemliğine uyacak şekilde davranmalı, sahip olduğu şeyleri kötüye kullanmamalıdır. Çünkü kendinde bulunan uzuvlar dünyadan bile daha değerlidir. Bu yazımı da burada bitiriyorum. Sonra görüşmek üzere muhteşem insanlar! :D
22 Ağustos 2014 Cuma

A VİTAMİNİNİN YARARLARI / BULUNDUĞU BESİNLER

A Vitamininin vücudumuz için oldukça faydalı bir vitamin olduğunu çoğumuz biliyoruzdur. Bu nedenle bu yazımda A Vitamininin yararlarından ve bulunduğu besinlerden bahsetmek istedim. Öncelikle A Vitamini, vücut dokuları, cildin sağlığı ve bağışıklık sisteminin güçlenmesi konusunda çok önemli bir yere sahiptir. Sağlıklı bir kemik yapısı için de gereklidir. Antioksidan olarak faaliyet yaptığı için hücreleri özellikle kansere ve diğer hastalıklara karşı korur. Ayrıca yaşlanma sürecini yavaşlatır. Yağ depolanmasına da yardımcı olur. A vitamininin vücudumuz yönünden diğer bir önemi ise proteinlerin A vitamini olmadığı zaman kullanılamamasıdır. Bilinen bir faydası da görme duyusu için önemli olmasıdır. Özellikle, anne karnındaki bebeğin sağlıklı gelişmesi için hamilelerin yeteri kadar A vitamini alması gerekir.
A Vitamini hayvansal gıdalarda daha çok bulunur. Özellikle balıkyağı ve karaciğer olmak üzere, böbrek, süt, mantar, yumurta sarısı, buğday, baklagiller, havuç, fıstık, ceviz ve domates A Vitamini içeren besinler arasındadır.
Bundan başka olarak A vitamini az alındığında gece körlüğü, büyümede düzensizlik ve tavukkarası gibi rahatsızlıklar görülürken fazla alındığında ise zayıflama, saç dökülmesi, hâlsizlik gibi belirtiler ortaya çıkar.
21 Ağustos 2014 Perşembe

ZAMANI NASIL DAHA İYİ DEĞERLENDİREBİLİRİM?

Merhaba arkadaşlar. Bugün "zaman" konusu üzerinde duracağım. Hepinizin bildiği gibi çoğu insanın dikkatli harcamaya çalıştığı ancak bazen kendine bile yetiremediği şeydir zaman. Hayatımızdaki bazı şeyleri düzene sokalım derken darmadağın edebiliyoruz bazen. Bundaki en önemli etken zamanı doğru kullanamamak bence. Peki vaktimizi nasıl daha iyi değerlendirebiliriz? Nasıl az bir vakte daha çok şeyi sığdırabiliriz? İşte cevabı:
1. Öncelikle herkesin kendine özel günlük bir planı olması gerek diyebilirim. Ama plan deyince gözünüz korkmasın. Plan insanı sıkmamalı, yapacağı işler arasına molalar serpiştirilmelidir. Örneğin bir öğrencinin günlük planında şu kadar saat ders çalışma veya şu saatler arasında kitap okuma vb. şeyler olur. Tabi tembel bir öğrenci değilse. :D
2. Eğer bir plan varsa bunu uygulamak ta gerekir tabi. Plan uygulamanın bazı kolay yöntemleri vardır. Mesela bir gün kendinizi internetin büyülü dünyasına kaptırdınız ve planınızı uygulamayı unuttunuz. Ceza olarak sonraki gün kendinize interneti yasaklamalısınız. Eğer bu size ağır geliyorsa planınızdaki yapılacak işleri -mesela- öğleden önceye sığdırıp geri kalan zamanınızda istediğiniz kadar internette gezebilirsiniz.
3.Kendimden bilirim; planı bir gün uygulamadınız mı artık hiç uygulayasınız gelmez. İşte bu yüzden ilk günden itibaren kendinizi biraz zorlamalısınız. Birkaç hafta sonra zaten plan iyice yerleşmiş olur ve uygulamak emin olun daha kolay olur.
4. Zamanın geri gelmediğini aklınızda tutmalısınız. Üç saat boyunca televizyon izlersiniz, izlerken keyif alırsınız fakat vaktinizin geçtiğini gördüğünüzde ister istemez üzülürsünüz ve hatta pişman bile olabilirsiniz. "Ne yani şimdi hiç televizyon izlemeyelim mi kardeşim?" diye soracak olursanız, tabi ki izleyeceksiniz, izleyeceğiz: Plana uygun olarak. Örneğin bir saat yapacağınız işi yaptınız( ders çalışmak, kitap okumak, köpeği dışarıda yürütmek, bulaşıkları yıkamak gibi her şey olabilir.) daha sonraki bir saat molanız olur ve televizyon izleyebilirsiniz.
Biliyorum hep "plan" üzerinde durdum ancak zamanı en iyi şekilde değerlendirebilmek için bir plan kurmak ve düzenli bir şekilde uygulamak şart. Son olarak Hz.Ömer`in bir sözünü söylemek istiyorum:
Hayatta dört şey geri gelmez; söylenen söz, atılan ok, geçen zaman ve kaçırılan fırsat.


Hadi kalın sağlıcakla!