29 Haziran 2015 Pazartesi

DOĞU TÜRKİSTANDA KATLİAM!

Kendi soyumuzdan, kardeşimiz olan insanlar sırf Müslüman oldukları için katlediliyorlar! İnsafsız Çin, Doğu Türkistandaki kardeşlerimize aman vermiyor. Oradaki zengin yer altı kaynakları için milyonlarca insanı katletmek nedir?! Üstelik Çin, gelirlerinin %40`ını Doğu Türkistandan sağlıyormuş. Yazıklar olsun. Hele ki böyle mübarek bir ayda, kardeşlerimiz katledilirken sessiz kalmayalım. Dualarınızı eksik etmeyin. İnsanlık namına hiç bir şeye sahip olmayan Çinliler, şimdiye kadar 60 milyon Türk`ü öldürmüşler. 60 milyon kendi kanımızdan insan öldürülmüş, ve hala bu soykırıma devam ediliyor. Allah kardeşlerimizin korusun, onlara yardımetsin. Ve lütfen siz de dualarınızı eksik etmeyin. #StopTerorismInChina #DoğuTürkistanKanAğlıyor 

25 Haziran 2015 Perşembe

NE ZAMAN ÖLECEĞİZ?




Ne zaman öleceğinizi biliyor musunuz? Tahmin edin mesela, kaç yaşlarında ölürsünüz? 60, 70, 80? Hayır, hepsi yanlış. Ne zaman öleceğinizi bilemezsiniz. Kimse bilemez. Hani bazı hastalara doktorlar der ya, şu kadar ömrü kalmış diye. İşte o bile gerçek değildir. Doktorların da bu kadar kesinmişçesine bilgi vermesi de bir acayip zaten! Düşünün bir. Bir dakika sonrası için garanti verebilir misiniz? "Bir dakika sonra ben kesinlikle canlı olacağım." diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Her an her şey olabilir. Evde yayılarak oturuyor musunuz? Deprem olmayacağı, aniden bir yangın çıkmayacağı ne malum? Sokakta mı yürüyorsunuz? Direksiyon hakimiyetini kaybeden bir sürücünün size çarpmayacağı ne malum? Örnekleri çoğaltabilirsiniz. Demek istediğim şey, ölümün vakti yok. Her an gelebilir. Risale-i Nur külliyatından bu konuyla ilgili bir kesit paylaşacağım:
"Ey nefis! Eğer şu dünya hayatına müştaksan, mevtten(ölümden) kaçarsan kat'iyen bil ki HAYAT ZANNETTİĞİN HÂLÂT, YALNIZ BULUNDUĞUN DAKİKADIR." 
Peki ölüm her an gelebilirse, biz ne yapmalıyız? 
Yapmamız gereken tüm şeyler, bir cümleyle özetlenebilir. Allah'ın her an bizi gördüğünü bilerek, hissederek yaşamak. Eğer O'nun her an bizi gördüğünü bilirsek, kötü şeyler yapmamaya çalışırız. Bu elbette kolay değil. Ancak başlamak, başarmanın yarısıdır. Ozaman hadi başlayalım. Hele de bu mübarek ayda başlamak, ne kadar da güzel olur! 
22 Haziran 2015 Pazartesi

ORUCUN EN MÜKEMMELİ



Ramazan ayındayız, oruç tutuyoruz. Fakat yaptığımız şey gerçekten oruç tutmak mı, yoksa sadece midemizi aç bırakmak mı? Oruç demek, yemek yememek demek değildir sadece. Oruç tutma, bütün organlarla yapılması gereken bir iştir. Risale-i Nur'dan bu konuyla ilgili çok güzel bir alıntı yapmak istiyorum:

"Orucun ekmeli (mükemmeli) ise: Mide gibi bütün duyguları; gözü, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmaktır. Yani: Muharremattan (haramlardan), malayaniyattan (boş, gereksiz işlerden) çekmek ve her birisine mahsus ubudiyete (kulluğa) sevketmektir." 

Biraz daha açalım. Demek istediğim, oruç tutarken kötü şeyler yapmaktan kaçınmalıyız. Yalan söylemek, dedikodu yapmak gibi. Bütün azalarımızla birlikte oruç tutmalıyız. Gözlerimizi harama bakmaktan sakındırmalıyız. Kulaklarımız haram şeyler dinlemek yerine Kur'an dinlemeli. Dilimiz yalan söyleyip, dedikodu yapmak yerine Kur'an okumalı. Peygamber efendimizin(sav) de bu konuyla ilgili bir hadisini paylaşayım:
"Oruç perdedir. Biriniz birgün oruç tutacak olursa kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa 'Ben oruçluyum!' desin (ve ona bulaşmasın)."
Demek oruç tutarken, her şeyimizle oruç tutmalıyız. Çünkü orucun en mükemmeli, bu şekilde tutulandır.
18 Haziran 2015 Perşembe

HOŞGELDİN EY ŞEHR-İ RAMAZAN!


Uzun zaman sonra yeniden yazıyorum. Biliyorsunuz, bugün on bir ayın sultanı olan Ramazan ayının birinci günü. Oruçlusunuz değil mi? Merak etmeyin, yemeklerden uzun bir süre bahsetmeyeceğim. Ramazan ayı öyle bir ay ki, bu ayda huzursuz olmak imkansız. Bakın Ramazan ayının önemi hakkında İmam-ı Rabbani hazretleri ne diyor: Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. 
Buradan anladığımız üzere Ramazan ayını çok iyi değerlendirmemiz gerekmektedir. Boş şeylerle uğraşmak yerine faydalı şeylerle uğraşmalıyız. Çünkü bu ayda yaptığımız iyi şeylere verilen sevaplar diğer aylara göre kat kat fazladır. 
Ramazanda şeytan bağlanır. Ancak bir nefsimizin olduğunu da unutmamak gerekir. Ramazan ayı nefsi terbiye etmenin en güzel zamanıdır. Eğer nefsinizin kölesi olmak istemiyorsanız -ki bahsettiğim şey gerçekten çok tehlikeli bir durum- nefsinizi terbiye etmelisiniz. Nefsi terbiye etmek nasıl olur diyecek olursanız, kısaca bir özetleyelim. Normal zamanlarda bir sevap aslında on yazılır. Ancak ramazan ayında bin yazılır. Üstad Bediüzzaman'ın da dediği gibi: "Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şaban-ı Muazzamda üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde otuz bine çıkar."
Sadece bunu bilseniz Ramazan ayının ne kadar faziletli olduğunu anlarsınız zaten. Ramazan ayını boş geçirmeyin. Düşünsenize bir; sadece bir sayfa Kur'an okusanız bin sayfa okumuş gibi olacaksınız! Daha ne olsun. Sevap kazanmak o kadar kolay ki. Şeytan bağlanmış, sevaplar katlanmış... Nefsinize de biraz hakim olursanız, bu ay sizin için çok faydalı geçecektir. Son olarak bir duayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teala, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Amin. (Mektubat)