27 Ocak 2015 Salı

UÇLARLA YAŞAM


Öğrencilerin çokça kullandığı uçlu kalemler aynı zamanda başa dert almak demektir. Sınav öncesi veya ders öncesinde sıra aralarında dolaşıp dilenci veya işporta satıcısı gibi dolaşarak "0.5 uç var mı?" , "0.7 ucu olan danışmaya çağrılıyor." , "ender bulunan 0.9 ucu bağışlarınızı acil olarak bekliyorum." tarzı acındırıcı uç istekleri sıralanır. Hatta bu yüzden de öğrenciler uç kutularını saklarlar ve yeri geldiğinde aniden çıkartırlar. Özellikle de sınavda uç değiştirmek tam bir eziyettir, kalem dandiktir. Bu yüzden devamlı uçları kırar ve sen sınav ortasında kalemi ameliyat etmeye başlarsın. Kalemin tüm organlarını sıraya dökersin, sınav süren de su gibi akmaktadır. En sonunda öğretmen ya da yanındaki öğrenci görüp dayanamaz ve yeni bir kalem verir sana. Bundan başka uçlu kalemi olan var mı diye sınavın ortasında bağıran biri olarak da ortaya çıkabilirsiniz. Bu nedenle sınavlar da daima yedek kalem bulundurmak gerekir.
Bu arada öğrenciler arasında kutuplaşmalar vardır. Kimileri 0.5çi, kimileri ise 0.7cidir. Aralarında hep bir rekabet vardır ve en iyi uç kalınlığının onlarda olduğunu düşünürler. Hatta uç isterlerken bile havalı bir tavırları vardır. Benimki 0.5, sizin gudubet 0.7'nize kalmadık tavrı tansiyonu arttıran uç ırkçılığına bir örnektir.
0.9 ise az kullanılan bir uç kalınlığıdır. Bu tip uçları genelde ya çok fazla kalemi bastıran öğrenciler kullanır ya da insanlara uç verme derdinden kurtulmak için çakalllık yapan öğrencilerin seçimidir. Biri uç dilendiğinde hemen "benimki 0.9" diyerek, adamın uzaklaşmasını sağlarlar. Genellikle de "Oha o kadar uç kullanılır mı be?" gibi tepki alırlar. Ama yine de mutludurlar, kimseyle uğraşmaları gerekmez.
Anlaşılacağı üzere uçl yaşam gerçekten de karışıktır. Hem dilencilerle uğraşırsınız, hem kırılan uçlarla yıkıma uğrarsınız. Hem de normal kurşun kalem kullananlar kimi zaman sizi aşağılamaya kalkar. Okul böyledir işte. 
25 Ocak 2015 Pazar

İNSANDAKİ CEVHERLER




Günümüzde, teknoloji oldukça gelişti. Yinede bizler, mesela 128GB`lık bir telefon görsek hayran kalıyoruz. "Vayy be telefona bak sanki uzay mekiği!" diyor insanlar. Peki biz bir insan yapımı olan telefonlara bakmaktan daha muhteşem olan şeyleri görebiliyor muyuz? Kendi hafızanızı düşündünüz mü hiç mesela? Sizce bizim hafızamız kaç GB`lıktır? Ortalama bir insanın 60 yıl yaşadığını ve hafızanın hayatımızdaki çoğu şeyi kaydettiğini düşünürsek, bir insan hafızası içine milyonlarca GB değerinde şey kaydedilebilir. Ne kadar da muhteşem değil mi! Düşündükçe insan gerçekten hayretler içinde kalıyor.
Birde kameralar var. Çok yüksek megapiksel değerine sahip olan kameralar var. Ancak hiç biri bir insan gözü kadar muhteşem bir görüntü sağlayamaz. Gözünüzün kaç megapiksel değerinde olduğunu hiç düşündünüz mü?
İnsanlar, yani bizler, etrafımızdaki birçok şeyi inceleriz ama kendimizdeki cevherlerin farkında olamayız. En güzel şekilde yaratılan gözlerimiz, kulaklarımız, burnumuz, dilimiz ve daha birçok organımız bize bu dünyada bir amacımız olduğunu hatırlatmalıdır. Bizi böylesine harika yaratmış olan Yüce Allah boşuna (haşa) yaratmış olamaz değil mi? Neden yaratıldığımızın farkında olup, görevlerimizi yerine getirmeliyiz. Küçücük bir hayvan olan arının bile bal yapmak gibi büyük bir vazifesi varsa, insanın vazifesinin olmaması çok saçma olmaz mı? Vazifelerimizi bilip yerine getirmemiz, kendimize yapacağımız en büyük iyiliklerden biri olur.
18 Ocak 2015 Pazar

EVRİM SAÇMALIĞI

Bugün bir kitapta evrimle ilgili birkaç bölüm okudum. Sizlerle de düşüncelerimi paylaşmak istedim. Açıkçası evrim denilen, ortaya sürülen bu teori gerçekten fazlasıyla saçma. Günümüzdeki bilimsel çalışmalar evrim teorisinin geçersizliğini ispatlamış durumda zaten. Ama şöyle bir düşününün. Geçersizliği ispatlanmamış olsa bile böyle bir şeye inanmak mümkün müdür? Evrime göre dünya, evren, insanlar ve diğer bütün canlılar tesadüfen oluşmuştur. Şöyle bir örnek vermek istiyorum. Şuan etrafınızdaki herhangi bir nesneyi düşünün. Mesela bir bardak olsun. Siz bu bardak için kendi kendi oluşmuş diyebilir misiniz? Bir cam parçası tesadüfen bardak şeklini almış olabilir mi? Eğer siz bu bardağa kendi kendine oluşmuş derseniz en ahmak insandan daha ahmak olursunuz. İnsanlar size aptal der. Bunu siz de biliyorsunuz. Elbette bu bardağın bir yapanı vardır. Böylesine basit bir nesne bile kendi kendine oluşamıyorsa bütün bu koca evrenin tesadüfen oluşması mantıklı mıdır? Bu yıldızların, gezegenlerin, güneşin, dünyamızın oluşması tesadüf olamaz. Hadi (haşa) tesadüfen oluştu diyelim. Milyonlarca yıl, bu düzen bozulmadan nasıl durabilir? Herşeyi yaratan, bu düzeni sağlayan elbette bir Yaratıcı vardır.
Evrim teorisindeki saçma olan şeylerden biri de canlıların mutasyona uğrayarak farklı canlı türlerini oluşturmuş olmasıdır. Mutasyon demek, bir canlının genetik yapısının bozulmuş olması demektir. Yani bir canlının en sağlam hali mutasyonsuz halidir. Bu bilgi de evrim teorisini çürütür. Bir canlının mutasyona uğrayarak daha gelişmiş bir canlıya dönüşmesi imkansızdır. Sizce insan gibi muhteşem, düşünebilen, hayal edebilen, duyguları olan bir varlık bir hayvanın mutasyonu sonucu oluşmuş olabilir mi? Bizi mükemmel şekilde yaratan bir Yaratıcı vardır. Gördüğünüz gibi, evrim teorisinin dayanıksızlığı bizlere evreni yaratan muhteşem güç sahibi bir Yaratıcı`nın olduğunu gösteriyor. Allah, herşeyi mükemmel bir şekilde yaratmıştır.

Bu konu oldukça geniş bir konu. Benim yazabileceklerim bu kadar. Daha fazla bilgi edinmek isterseniz kitaplardan ve internetten yararlanabilirsiniz. Doğru bir kaynak olmasına dikkat edin. Sonra görüşmek üzere, hoşçakalın.