Paylaşıldıkça çoğalır sevgiler, sevinçler, hayaller, bilgiler... Paylaşıldıkça azalır üzüntüler, kırgınlıklar, kızgınlıklar... İnsanın vazgeçilmezidir paylaşmak. Paylaşmayan insan yoktur, olmamalıdır da. Asosyal dediğimiz insanlar bile internette, sosyal paylaşım sitelerinde bir sürü şey paylaşırlar. Paylaşmak için sosyal olmaya gerek yoktur. Her insan paylaşır. İş yerinde çalışan bir iş adamı da, bir öğretmen de, bir doktor da, bir öğrenci de, bir ev hanımı da, küçük bir çocuk da, yaşlı bir teyze de, evsiz bir adam da... Hatta hayvanlarla da paylaşabiliriz değil mi? Siz hiç simidinizi bir martıyla paylaşmadınız mı? Elinizdeki ekmekten bir parça koparıp bir kediye vermediniz mi? Ya da evcil hayvanınız varsa, eminim onunla en az bir kere dertleşmişsinizdir. Onun sizi anlayamayacağını bilmenize rağmen onunla konuştunuz değil mi? Paylaşma eylemi sadece iki insanın arasında gerçekleşmek zorunda değildir. İnsan diğer varlıklarla da bir şeyler paylaşabilir. Aklınıza gelebilecek her çeşit insan, ne iş yaparsa yapsın, nerede yaşarsa yaşasın, nasıl biri olursa olsun, paylaşmaktan geri kalamaz. İnsan, paylaşmazsa zevk alamaz hayattan.Düşünün bir. Siz güzel bir haber aldığınızda bunu kendinize mi saklıyorsunuz, yoksa hemen sevdiklerinizle mi paylaşıyorsunuz? Evet, hemen paylaşıyorsunuz. Çünkü paylaşılmayan sevinçlerin bir anlamı kalmıyor. üzüntünüzü paylaştığınızda bir arkadaşınızla, ailenizle ya da herhangi biriyle, azalmıyor mu canınızın sıkkınlığı? Dertleşmek deriz ya. Ondan işte. Rahatlatır insanı bir yandan da. Paylaşınca azalır bütün yükler. İnsan, başına gelen onca olayı, olaylara bağlı olarak hissedilen duyguları,hayallerini, düşüncelerini tek başına kaldıramaz, paylaşmalıdır. Paylaşmalıdır ki yükü azalsın, hem kolayca yoluna devam edebilsin, hem de yanında arkadaşları bulunsun.
İnsanı tanımlayabilir misiniz? Kolları, bacakları, gövdesi, ağzı, burnu gibi organlara sahip olan bir canlı mıdır insan sadece? Eğer sizin aklınıza bu geliyorsa, hayvanlara neden insan demiyoruz? Bence insanı tanımlamak çok zor. İnsan öyle bir varlık ki, koskoca bir dünyanın yapamadığını insan yapabiliyor: düşünebiliyor, hayal kurabiliyor, öğrenebiliyor... Yani bence insan, ruhuyla insan. Elbette insan vücudu mükemmel bir şekilde yaratılmış. Ama ruh, hepsini tamamlayan, insanı insan yapan şeydir. Ruh, bizim için oldukça önemlidir. Düşünürseniz, siz de anlayabilirsiniz. İşte bu yüzden günümüzde yapılan en büyük hataya düşmemeliyiz. Vücuduna bakım yapmaktan ruhuna bakmaya vakti kalmıyor insanların. Oysa bir insan için önemli olan ruh dememiş miydik? Vücut dediğimiz şey, bakım yapmakla güzel görünmüyor. Siz ne yaparsanız yapın bedeninizin elli yaşında kırışmasını önleyemezsiniz. Öldüğünüzde bedeninizi de yanınızda götürmesiniz. O zaman vücut yerine ruha bakım yapmak daha mantıklı değil midir? Ruhun bakımı ancak imana kavuşmakla olur. İmanla buluşmamış bir ruh, ne yapılırsa yapılsın hep biraz sıkkındır. Bediüzzaman da demiş: "İman insanı insan eder belki insanı sultan eder. Öyle ise insanın vazife-i asliyesi iman ve duadır." Bu dünyadaki asıl görevimiz iyi bir meslek sahibi olup para kazanmak filan değil. Asıl görevimiz İMAN ve DUA. Asıl görevimiz ALLAH`IN RIZASINI KAZANMAK. Çünkü ancak böyle mutlu olabiliriz. Ruhumuz ancak böyle kurtuluşa erer.
İnsanlar ne istediklerini bilmiyor. Ne istediklerini, nasıl istediklerini ve asıl neden istediklerini bilmiyorlar. Evet, çoğu isteğimizin bize göre bazı sebepleri var. Ancak bu sebeplerle sadece kendimizi kandırıyoruz. Bir araba, bir ev, bir iş, para, tonlarca kıyafet, arkadaş, eş... Bunları ne için istiyoruz hiç düşündünüz mü? Mutlu olmak için mi? Eğer gerçekten mutlu olmak istiyorsanız mutluluğu bu gibi şeylerde aramayın. Evet elinizde olmayan şeyler, siz hiç sahip olmadığınız için sizin gözünüzde bir hayli değerli. Ama bir araba sizi mutlu edemez. Para sizi mutlu edemez. Belki arkadaş yaşam sevincinizi arttırabilir. Fakat asıl mutluluk nedir biliyor musunuz? Tüm kalbinizle Allah'a teslim olmak. Bundan daha güzel ne olabilir ki? Bütün kainatın sahibine, Yaradan'a bağlanmak... İnsan düşününce anlayamıyor gerçekten. Diyorsunuz mesela "Ya kardeşim ne mutluluğu olacakmış" gibisinden. Ama öyle bir mutluluk oluyor ki. Hayatta gerçek bir amacınız oluyor. Sizin hayattaki asıl amacınız ne? Meslek sahibi olmak mı? Ortalama 60-70 senelik ömrünüzde meslek sahibi olmak için okuyacaksınız, iyi bir işiniz olacak, evleneceksiniz, yaşlanacaksınız ve sonra her insanın olduğu gibi siz de bir gün dünyadan silineceksiniz. Peki sonra ne olacak? Sonrası için hiç yatırım yaptınız mı? 60-70 senelik bir ömür için çok çalıştınız, çabaladınız. Peki ya sonsuz hayatınız için bir şey yaptınız mı? Günümüzdeki en büyük sorunlardan biri de insanların inandığı gibi yaşamıyor olması bence. Adam ben ahiret hayatına inanıyorum diyor, ama işi gücü eğlence. Sonsuz hayatı için kılını bile kıpırdatmıyor. Gerçekten inanmak mıdır bu? İnsanın içinde var aslında. İnsan bu çünkü, bir şeye inanmalı. Ve önemli olan doğru şeye inanmalı. İnandığı gibi de yaşamalı. Evet belki zor, belki şuan dünya daha çekici ve güzel. Ama emin olun bu dünyanın güzelliği sahte. Mutluğu yanlış yerlerde aramayın. Mutluluk size çok yakın.